'.....Sonra baktın,
Baktın ve yüz çevirdin .
Ben gönlüme böyle yumruk yemedim..'
Belki de haketmişliğim vardı ...
“Hiçbir yeri, bir gün geri dönmek için terk etmedim.”
Ve bense Birgün geri dönmeyeceğimi bildikleri gibi geriyede hiç dönmedim ..
Bakmaya bile kıyamadıklarım olsalar da silip atmaktan hiç endişe etmedim..
kim ne kadar değer verdiyse fazlasını aldı benden
Ama ben senin gibi değersizini de , değer bilmezinide hiç görmedim ..
Durup izleseydim eğer dönüp yaşadıklarımı
Durup düşünüp izleseydim sensiz çırpınışlarımı
Kendime verdiğim değerden utanırdım ...
Ben senin gibisini bir daha göremem bu dünyada buna eminim de ..
Bunun için mutlu olduğumu sen anlarmısın onuda bilemem !
Hayat diyorum hayat bu içine içine sövdüğüm hayat sensiz daha da huzurlu
Sen!
Hiç Olmazım ol !
Olduğun yerde kal !
Sevil akın
'Kırılacak düşlerim var benim,
Sırası gelince ve teker teker..
Gece uyumayışlarım,
Göz kapaklarımın çizgileri var..
Düşlerimin düşmanlığı var gerçeklere
Düşünce kanayan düşüncelerim..
Sırada bekleyen onca mutsuzluğum var mesela,
Göğüs kafesime hapsolmuş sokak yazılarım..
Olacak olanı oldurmayan olgularım var,
Kapanmış ve yıpranmış algılarım..
Bir dünyaya yetecek duygum var,
Ve henüz çocuk yaşta ölmüş aşklarım..
Özgürlük diye bir gökyüzüm var,
Bir bir kayan yıldızlarım..
Beklediğim uykular var,
Uyursam gider diye korktuklarım..
Bir senim var mesela,
Bir de yanımda hiç olmayışların..'
“Aradan çok zaman geçer bazen. Bir kaç mevsim, bir kaç insan, bir kaç anı, bir kaç acı.. Her şey biter, hesaplar ödenir, defter kapanır. Sonra olmadık bir zamanda, olmadık bir yerde saçma sapan bir karşılaşma olur. Sonra… Sonra bir şey olmaz, olmasın da zaten. Sonra sadece gülümser insan. Acı acı derler ya, öyle… Öyle işte. Zaten bu değil mi yaşamak denen karın ağrısının vasıfsız özeti!”
“Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..!
bugün varım, yarın birden yok olurum.
dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum.
canımı acıtma, bir yara da sen açma..!
sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun, tutuşursun.
isteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum.
çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum.
anlama beni, ben kendimi bilirim, ben böyle mutluyum…
aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum.
güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına.
sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki
vazgeçemezsin tutkun olurum.
yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni.
tüm tutkularım ve gücümün arkasında;
hala minik bir çocuğum.
büyütemezsen; kaybolurum…! ”
……Rabindranath Tagore
#izmir
Öğreneceksin.
Başına gelenleri bomboş bir duvara anlatmayı, cevap alamamayı, devam edemezken bile orada durabilmeyi öğreneceksin.
Ama bunları bana anlatamayacaksın ..
bende seni hiç anlamayacağım zaten ..
Ne saçma zaten seni anlayabileceğimi düşünmem ..
seni sen bile anlamaz ,sana sen bile inanmazken ..
Senden sonra 23 şehir gezdim.
3 kilo aldım.
Saçlarımı 6 kez boyadım.
Dünya bilmem kaç 365 günde bilmem kaç dönümünü tamamladı.
Darbe oldu.
İhtilal oldu.
Barış gelmedi.
Savaş bitmedi.
Seni özledim.
Iltica edecek tek yer bulamadım.
Gittiğim her yerde senden bir nefes bıraktım.
Belki yürürsün aynı sokakta.
Ayak izime denk düşer ayak izin.
Belki saçına değer nefes.
Belki sen de bir gün özlersin diye, seni uzakta bıraktım.
Seni uğurladım.
Sana kavuştum.
Seni terk ettim.
Bilmem kaç kilometre yol gittim.
Evren kaydı.
Sen göğüs kafesimden milim kaymadın.
E.Rose Manaz
“…
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah…dedim sonra,
Ah !
Didem Madak 🌸
Saçlarım düşler görüyor,
Rengarenk uçan balonlar havalanıyor her telinden.
Saçlarımda kiraz bahçeleri, salıncak kuruyor dallarına çocuklar.
Hep ben düşüyorum, hep ben.
Didem Madak 🌸
yeri geldi ben buğulu gözlerimden telefonun ekranını zar zor gördüm, arkadaşlarıma iyiyim dedim. gülümsedim. eşit değiliz,
Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum,
kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer.’.. Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben’im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden! Paniğini kukla yapmış
hasta bir çocuğum ben. Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına niye kimselerizin vermez yollarıma kuş konmasına?
“Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna” bir çocuk demiş.
Her insan mutlu olamaz..
Çünkü gereğinden fazla özler dünü,
Hak ettiğinden fazla düşünür yarını.
Ve hiç haketmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü.
Her insan mutlu olamaz..
Çünkü gereğinden fazla özler hayatından çıkanları,
Hak ettiğinden daha büyük umutlarla bekler hayatına girenleri.
Ve asla göremez yanıbaşındakileri.
Tolstoy
Nereden bileceksin nasıl öldüğümü Yapraklarımı nereye döktüğümü
Nereden bileceksin nasıl yazdığımı
Bu şarkıyı sen uyurken
Yanmış bir ağacın yorgunu aşkım
Ne söylesin sana kurumuş dallarım
Kalbin silmiyorsa elin ne yapsın
Dört kitapta bu yazarken
Deseler ki hayat kısa
Yalnız bir nefes ömrün
Ben yine harcarım onu döndüğüm gün Deseler ki atar yürek
Çıkarıp atamazsın
Ne derlerse haklısın
Bu kaçıncı sonbahar
aynı yazın ardından
Kaçıncı vazgeçiş bir sevda masalından Bu kaçıncı sonbahar aynı yazın ardından Kaçıncı savruluş yalnızlık rüzgarıyla Deseler ki hayat kısa
Yalnız bir nefes ömrün
Ben yine harcarım onu döndüğüm gün Deseler ki atar yürek Çıkarıp atamazsın
“Kaçıncı savruluş yalnızlık rüzgarıyla...,,